Tim Duncan - Ronaldo
27 Ekim 2012 Cumartesi
26 Ekim 2012 Cuma
Kitlelerin Afyonu #31
Kitlelerin Afyonu #30
24 Ekim 2012 Çarşamba
Kitlelerin Afyonu #29
Kitlelerin Afyonu #28
Kitlelerin Afyonu #26
23 Ekim 2012 Salı
Kitlelerin Afyonu #18
22 Ekim 2012 Pazartesi
Kitlelerin Afyonu #17
20 Ekim 2012 Cumartesi
Kitlelerin Afyonu #13
Kitlelerin Afyonu #12
Kitlelerin Afyonu #11
Kitlelerin Afyonu #10
Kitlelerin Afyonu #9
Bobby Charlton - Denis Law - George Best - Matt Busby - Brian Kidd - Pat Crerand - David Sadler
(Manchester United 1971)
19 Ekim 2012 Cuma
Bu Diyardan Bir Winner Geçti
Daha yeni yeni basketbola merak sardığım senelerde, TBL'ye yeni bir oyuncu gelmişti. O zamanlar krallık Petar Naumoski'deydi. '96 da Koraç Kupası'nda yaptıkları ülkeye ilk Avrupa Kupası'nın getirilmesindeki payı onu tartışmasız çok özel biri yapmıştı bile. 1998 senesinde ise Tofaş basketbolda büyük bir atılım gerçekleştirdi. Kadroda bulunan Rashard Griffith, Şemsettin Baş, Cüneyt Erden ve Murat Konuk gibi oyuncuların yanına 8 sene Cibona Zagreb forması giymiş Slaven Rimac, Oyak Renault'dan Mehmet Okur, Tuborg'tan Serkan Erdoğan, Türk Telekom PTT'den Alper Yılmaz, Ülker'den Asım Pars ve '97 senesinde Olympiakos'u Avrupa'nın zirvesine taşıyan -bu yazıdaki esas adam- David Rivers takıma katıldı.
David Rivers, '65 New Jersey doğumlu olup lise ve üniversiteyi Amerika'da bitirmişti. 1987 senesinde geçirdiği trafik kazasının ardından basketbola dönmesine pek ihtimal verilmeyen oyuncu, ilk penetresini burda yaparak tekrar parkelere dönmeyi başarmıştır. Rivers'ın bu dönüşü Birleşik Devletler Yazarlar Birliği tarafından Cesaret Ödülüne layık görülmüştür. 1988 senesinde ise ilk tur 25. sıradan Los Angeles Lakers tarafından draft edilen oyuncu Nba'de pek süre alamamasından dolayı Avrupa yolunu tutar. 95'te Fransa'da Antibes ile şampiyonluk sonra Olympiakos'un yolunu tutan Rivers burada kariyerinin zirvesine çıkmayı başarmıştır. 97 senesinde kazanılan hem lig hem Euroleague şampiyonluğunda en büyük paya sahip Rivers, F4'te Union Olimpija'ya 28 finalde ise Barcelona'ya 26 sayı atarak Euroleague MVP ödülüne de kazanmıştır.
1998-1999 sezonu başladığında ise son yıllardaki Efes - Ülker hegemonyasına yeni bir aday adayı eklendiği şüphesizdi. Rivers'ın daha 2. hafta bu aday adaylarından bir diğeri Abdul-Rauf'lu, İbrahim Kutluay'lı, Zan Tabak'lı, Conrad McRae'li Fenerbahçe'ye karşı 37 sayı atarak tek başına maçı söküp alması yapacaklarının bir teminatı olarak görülmeliydi belkide. Normal sezonu Efes ve Ülker'in önünde lider tamamlayan Tofaş, aday adaylığından, birçok kişiye göre favori haline gelmişti şampiyonluk yolunda.
Bu güzellemeyi yazmamdaki belki de en büyük etken seneler önce oynanan o playoff maçıydı. Üstünden neredeyse 13-14 sene geçmesine rağmen hala aklımın bir köşesinde durur bu maç. Şöyle ki 8. sıradan gelen Beşiktaş 7-10 arası oynanan ufak ilk turu geçmiş ve Tofaş'ın rakibi olmuştu. İlk maç Bursa'daydı ve Beşiktaş Andre Wooldrige ve Kevin Thompson gibi iki önemli yıldızından yoksundu. Takımda tek yabancı olarak Virjinius Praskevicius vardı. Maçı Tofaş'ın sürklase etmesi beklenirken Beşiktaş gayet iyi oynayarak başladığı maçta Tofaş'ın rahatlığı ve gösterdiği azimli oyun ile ilk yarının 7 sayı lehlerine bitmesini sağladı. Beşiktaş'ın beklenmedik derecede iyi oynaması ve Tofaş'ın kötü bir gününü yakalaması farkı 15'e kadar çıkarmıştı. Maçta son 5 dakikaya girilirken ve o dakikaya kadar çok kötü de oynayan David Rivers, Tofaş'ın üstünden ölü toprağı atmak için ilk ve tek adımı atıyordu. Sazı eline alan Rivers farkı eritmeye başlamıştı. 15'e kadar çıkan fark son dakika içinde 4'e kadar inmişti. Maç 85-89 Beşiktaş lehineyken 3 saniye kala David Rivers'a yapılan faul maçın artık bittiğini düşündürmüştü herkese. Zira 2/2 atsa bile faul yapıp Beşiktaş'ın kaçırması derken süre biticekti. Faul çizgisine gelen David Rivers derin bir nefes çektikten sonra ilk atışını sayıya çevirdi ve farkı 3'e indirdi. Daha sonra yanına Hırvat şutör Slaven Rimac'ı çağıran Rivers, takım arkadaşının kulağına birşeyler fısıldadı ve 2. serbest atışını kullanmaya dönen Rivers, topu çemberin sol bölümüne öyle bir çarptırdı ki potaya yakın sol önde bulunan Beşiktaş'lı oyuncu o ribauntu alamadı ve top arkasına sekti. Seken top dip çizgiye doğru giderken orda ise Rivers'ın kulağına birşeyler fısıldadığı arkadaşı Slaven Rimac vardı. Normalde böyle boş pozisyonları kaçırmayacak Rimac, o maçı uzatmaya götürme şansını kullanamıyordu. Belki de maçta o üçlük girmediği için yaşanan o an çabuk unutuldu ama herşey bitti derken o son kurşunu yoktan yaratan Rivers'ın farklılığını anlatan en iyi anlardan biriydi muhtemelen.
Beklenmedik şekilde maçı kaybeden1 Tofaş serinin diğer maçlarını kazanarak Beşiktaş'ı 3-1 ile geçiyordu. Yarı finalde Fenerbahçe, finalde ise Naumoski'li Efes Pilsen'i geçerek şampiyonluğa ulaşıyordu.
Türkiye'de ki 2. yılında da harikalar yaratan Rivers, Tofaş'ı tekrar finale taşımıştı. Finalde ki rakipleri geçen sene olduğu gibi yine Efes Pilsen'di. İlk maçı kaybettikten sonra ard arda 3 maç kazanan Tofaş seriyi 3-1'e getirmişti. Abdi İpekçi'de oynanan serinin 5. maçı ise Rivers'ın Türkiye'de ki son perdesi olacaktı. İlk yarıda Efes'in 12 sayı önde kapamasının ardından yine efsane performansla takımını geri getiren David Rivers, uzatmada maçı ve şampiyonluğu takımına kazandırırken, Türkiye'de ki son maçında Efes potasına tam 40 sayı gönderiyordu.2 Türkiye'de oynadığı 2 senede 2 Lig Şampiyonluğu , 2 Türkiye Kupası ve 1 Cumhurbaşkanlığı kupası ile kazanılabilecek tüm kupaları kazanarak ülkemizden ayrılıyordu. Kariyerinin son sezonu olan 2000-2001 sezonunda Olympiakos'a giden Rivers kariyerini ise burada noktalıyordu.
Kariyerine çok şanssız bir trafik kazasıyla başlayan daha sonra yürüdüğü yolda büyük başarılar yakalamış bu basketbol efsanesinin yolunun ülkemizden geçmesi bizim için büyük keyifti. İsmet Badem'in deyimiyle bu 'basketbol kokan adam' gerçek bir kazanandı. Naumoski'ye de saygılarımı sunarak bence kendisi Türkiye'de oynamış en iyi yabancı basketbolcuydu.
1. Tofaş - Beşiktaş maçının istatistikleri http://www.tblstat.net/gd.asp?g=1473
2. Efes Pilsen - Tofaş final serisinin final maçının istatistikleri http://www.tblstat.net/gd.asp?g=1214
Kitlelerin Afyonu #6
Paul Scholes - Ryan Giggs - Dwight Yorke - Andrew Cole - David Beckham - Roy Keane - Gilles Veissiere
18 Ekim 2012 Perşembe
17 Ekim 2012 Çarşamba
Kitlelerin Afyonu #3
Remi Garde - Gilles Grimandi - Nicholas Anelka - Arsene Wenger - Emmanuel Petit - Patrick Viera (Arsenal 1997)
Kitlelerin Afyonu #2
16 Ekim 2012 Salı
Kitlelerin Afyonu #1
Hazır şu blog işine elimi atmışken eski futbol fotoğraflarından bir nostalji serisi neden yapmıyayım dedim kendi kendime ve bir United taraftarı olarakta ilk olarak bu fotoğrafı koymayı uygun gördüm.
Soldan sağa : Bobby Charlton - Denis Law - George Best
San Antonio Spurs 2012-2013 Sezon Değerlendirmesi
YANAGUANA'DA RODEO
Geçtiğimiz sezon lig başlarken -lokavtın uzun sürmesinden dolayı- sıkışan fikstürde kimse San Antonio Spurs’e şampiyonluk yolunda şans vermiyordu. Gerekçe olarak takımın ağır topları Duncan ve Ginobili’nin yaşları ve özellikle Duncan’ın eski formunda uzak olması bu sebeplerin başındaydı. Haksızda sayılmazlardı zira Duncan lokavt öncesi sezonda 13.4 sayı, 8.9 rebound ortalamaları yakalamış, bir önceki sezona göre sayı ortalamasında 4.5, rebound ortalamasında 2.2’lik bir düşüş olmuştu. Sezon başladığında ise tüm bu gerekçeleri gölgede bırakacak bir basketbol oynayan San Antonio Spurs, 50-16’lık dereceyle ligi Bulls ile birlikte zirvede tamamlıyordu. Oynanan basketbolun yanı sıra kusursuz hucüm setleri, dağıtılan dakikalar, benchin en dibindeki oyuncudan dahi verim almaya çalışan bir düzen harika işliyordu. Playoff ilk turunda Utah Jazz, ikinci turda Los Angeles Clippers’ın süpürülmesinin ardından yükselen beklentiler ile beraber Thunder karşısında da 2-0 öne geçilince Spurs’ün burdan turun vermeyeceğini düşünenler çok büyük çoğunluktaydı. Fakat Thunder’ın büyük atletizm üstünlüğünün serinin diğer maçlarında Spurs’ün kusursuz hücumlarına balta vurmaya başlamasıyla dramatik şekilde 4 maç arka arkaya kaybeden Spurs, NBA Finallerine yükselemiyordu.
Off-season Eklemeleri
Yeniler/Takas edilenler: Nando de Colo, Eddy Curry, Derrick Brown, Josh Powell, Sherron Collins, Wesley Witherspoon.
Çıkarılanlar: James Anderson, Derrick Byars.
Öngörülen ilk 5: Tony Parker(PG); Danny Green(SG); Kawhi Leonard(SF); Boris Diaw(PF); Tim Duncan(C).
Off-Season’da Spurs kendi free-agent oyuncularını kadrosunda tuttu. Takımın efsanesi Tim Duncan ile 3 yıl için 30 milyon dolarlık sözleşme yapıldı. Bir diğer free-agent Danny Green ile 3 yıllık 11.3 milyon dolarlık ve Boris Diaw ile de 2 yıl 9 milyon dolarlık anlaşma sağlandı.
Takımın güçlü yönleri şampiyonluk günlerinin aksine savunması değil. Hemde tam tersine hucümları. Geçen sezon maç başına 103.7 sayı ortalaması ile bu alanda1 2. sıradaydılar. Spurs’ün böyle büyük potansiyelli hucüm takımı olmasında ki en büyük etken takım kimyası. Takımdaki herkes bencillikten uzak, birlikte oynamayı ve çalışmayı seven oyuncular. O akşam, maçın kimin maçı olacağını kestiremezsiniz çünkü kim sıcaksa kim uygunsa kimin atması gerekiyorsa o atar. Zira bunun sonucu olarak geçen sezonu en iyi saha içi isabet oranı (FG - .478) ve en iyi üçlük yüzdesi oranında (3P - .393) lider tamamladılar.
Bir diğer kuvvetli yönleri ise bench’deki derinlik. Takım kadrosunda ki bu derinliği Gregg Popovich farklı maçlarda esnekçe kullanma imkanı bulabiliyor.
Takımın zayıf yönleri Spurs’ün savunması eskisi gibi değil. Bu tam anlamıyla bir zayıflık değil aslında daha doğrusu istenilen kuvvette değil diyelim çünkü bir çok savunma istatistiğinde fena olmayan seviyelerde. Özellikle atletizm konusunda büyük sıkıntılar yaşayabileceğini Thunder serisinde görmüştük. Atletizm demişken Spurs’ün bir diğer büyük problemi kesinlikle yaş. Duncan 37, Ginobili 36 ve Parker 30 yaşına girdiğini düşünürsek Thunder’ın fırlama gençlerinden neden atletizm konusunda geri kaldığını anlayabiliriz.
Tam anlamıyla bir zayıflık varsa oda low-post konusunda. Duncan dışında low-post’dan sayı üreticek kimse yok. Belki Boris Diaw bu konuda biraz daha yarar sağlayabilir fakat yeterli düzeye getiremeyeceği aşikâr.
Hücum Gücü: Tony Parker
Spurs’ün hucümdaki katalizatörü tabi ki Fransız oyun kurucu Tony Parker. Ve bu son birkaç senedir de böyle. Geçen sezon 18.3 sayı ve 7.7 asist ortalamaları tutturan Parker’ın saha içi isabet oranı ise yüzde 48’di. Playofflarda ise sayı ortalamasını 20’ye ulaştıran Parker, San Antonio’nun hucümda ki lideri konumunda.
Savunma Bakanı: Tim Duncan
San Antonio’nun savunmada içerdeki en büyük kozu Tim Duncan. Geçtiğimiz sezon 1.52 blok ortalamasıyla oynayan Duncan’ın defensive win shares2 2.9 puanı ile takımın en iyisi. Duncan’ın bu takıma savunmada kattıkları yadsınamaz bir gerçek. Ancak bu noktada hakkını vermemiz gereken bir oyuncu varsa o da Kawhi Leonard. Spurs’ün dış savunmadaki yeni Bruce Bowen’ı Kawhi Leonard kısa forvet pozisyonunda gayet iyi savunma istatistikleri tutturuyor.
Clutch Player: Manu Ginobili
Koç Popovich’in kritik zamanlarda topun elinde olmasını istediği ilk isim Manu Ginobili. Arjantinli de bu konunun hakkını veren ender oyunculardan. Hucümda geniş bir yelpazeye sahip olan Manu silahlarını tahmin edilemez kılması, karşı savunma ne kadar sert olursa olsun, ne kadar konsantre olursa olsun hiç beklenmedik şekilde o savunmayı alt edebilmesini mümkün kılıyor.
Kilit Oyuncu: Kawhi Leonard
Kawhi Leonard geçen sezon 2011 draftının en iyi çaylaklarından biri olduğunu kanıtladı. Hucümda çok verimli işler yapan ve savunmacı kimliğiyle ön plana çıkan genç yıldız adayının ne kadar gelişme göstereceği direk olarak Spurs’ün çıtasını da belirleyecektir. Leonard’ın özellikle San Antonio’nun zirve rakipleri Thunder ve Lakers maçlarında Kevin Durant ve Kobe Bryant savunmalarında çıkaracağı işler büyük önem taşıyor.
Popovich’in verdiği röportajda “O’nu gelecekteki Spurs’ün yüzü olarak görüyorum” sözleri koçun kendisinden beklentisini anlatmaya yetiyor.
Sen Yenisin Galiba ?: Nando De Colo
Bu yaz Spurs’ün Avrupa’dan gelen yeni çaylağı Fransız guard Nando De Colo olacak. De Colo’nun en büyük avantajlarından biri milli takımda da beraber oynadıkları Parker’ın takımda olması. De Colo bu sezon Patty Mills ve Gary Neal ile birlikte süre savaşı verecek. De Colo’nun yeteneklerini Avrupa’dan biliyoruz zaten. Eğer takıma katkı sağlamak istiyorsa öncelikle Popovich’in güvenini kazanmak zorunda.Bu konuda preseason'da Hawks'a attığı buzzer-beater ile ilk adımı atmış olabilir3.
Beklentiler konusuna gelecek olursak, Spurs Batı’daki en iyi 3 takımdan biri görüntüsünde. Geçen sene dramatik şekilde kaybettikleri Batı Final’inde bu sezon tekrar olmak isteyecektir. Off-season eklemelerine bakacak olursak çok önemli bir değişiklik olmadı. Spurs harika bir takım kimyasına sahip, mükemmel bir ekip hatta ligi geçen sene olduğu gibi zirvede tamamlayadabilir fakat Playoff’lar geldiğinde Batı’nın diğer ağır topları Lakers ve Thunder’a kafa tutabilmeleri zor gözüküyor.
Ben Spurs’ü geçen seneye benzer bir şekilde bekliyorum. Müthiş hucüm potansiyeli ile normal sezonda birçok takımı bayıltabilecek kalibredeler ve +50 maç kazanacaklarını, Batı’yı ilk 3 içinde bitireceklerini düşünüyorum. Playoff’lar da ise diğer takımları göz önüne alınca ilk turu yine rahat geçebilir fakat ikinci turda olası Lakers veya Thunder eşleşmelerininde favori olmayacaklardır.
San Antonio Spurs lige yine büyük renk katacak ve oynadığı basketbolla maçları yine büyük keyif olacaktır. Ayrıca mümkünse Tim Duncan hiç bırakmasın.
1. Ligde geçen sezon takımlar sıralamasında toplam sayı ortalamasında ilk sırada 104.1 ile Denver Nuggests vardı.
2. Takımın kazanmasında oyununun defansif rolününü belirleyen kategori.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)