15 Aralık 2012 Cumartesi

Euroleague Normal Sezon Değerlendirmesi


Euroleague yönetimi bu sezon top 16 formatını değiştirerek, 8'erden 2 gruplu, 6 maç yerine daha uzun periyoda yayınlan 14 maçlık bir sistemi uygulamaya koyacağını açıkladı. Jordi Bertomeu'nun bu statü ile düşündüğü normal sezon ve top 16 arasındaki 4 haftalık ara ile top 16 ve playoff maçları arasındaki 3 haftalık arayı daha aza indirgemek. Sportif olarak çok daha fazla maçın oynanması tabi ki ekonomik olarakta pastanın büyümesi anlamına geliyor. Geçen seneye kadar[1] çarşamba ve perşembe oynanan maçlar bu sezon perşembe ve cuma günlerine alındı. Burada ki amaçta tabiki Avrupa ve Dünya'da ki en büyük futbol organizasyonu Şampiyonlar Ligi maçlarından kaçmak oluyor. Her ne kadar yapılan değişiklik ekonomik olarak pozitif etki yaratıcak olsa da parke üstünde normal sezon maçlarının değerini düşürmesi kaçınılmazdı. 4 takımdan oluşan 4 gruplu formatta normal sezonda yer alacağın sıralama ve torba, top 16 ve daha ilerisi için çok büyük bir öneme sahipken artık 1 ya da 4 olmanın farkı ortadan kalktı. 6 yerine oynanacak 14 maç ise top 16'daki underdog takımların playoff şansını minimize ediyor. Hâl böyleyken normal sezonu iyisiyle-kötüsüyle bitirdik.


A Grubu: Bu gruba makro olarak bakarsak çıkan ve çıkmayan takımlar için bir süpriz olduğunu söylemek yanlış olur. Şöyle ki grubun en zayıf halkası görülen iki takım Olimpija ve Cantu'nun bu gruptan çıkmaması doğal fakat averaj takımı olması beklenen Olimpija gencolarının verdiği mücadele, güzel adam Trinchieri'nin geçen seneye oranla daha kısıtlı kadroya rağmen yinede çıkma şansını final maçına kadar taşıması grubun keyfini arttırdı. Top 16 yapan takımlara gelirsek belki de transfer sezonunun şampiyonu olan Fenerbahçe'nin geçen sene olduğu gibi bileti son maçta alması bir kenara eldeki mevcut kadro ile oynayabileceği en kötü basketbolu oynuyor desek yanlış olmaz. F4 yapması için kurulan bir takımın normal sezon sonunda 24 takım içinde rebound sıralamasını sonuncu, asist sıralamasını 23. bitirmesi kabul edilemez. Euroleague'in en iyi kadrolarından birini "Bo olmadan kimliksiziz" diye değerlendiren koçun, şu görüntüyle top 16'da işi zor olacak. Avrupa'da içeride oynadığı son 16 resmi maçı[2] kazanan Khimki, mütevazi kadrosuyla Panathinaikos ve 2. vites ile normal sezonu grup lideri tamamlayan Real Madrid için ise süprizlerin olmadığı bir ilk tur geride kaldı.


B Grubu: Euroleague'in en zayıf grubunda ise önemli oyuncularını kaybeden ve bu sezon yaptığı Caner-Medley, Shermadini, Landesberg gibi transferlerinden neredeyse hiç verim alamayan Maccabi Tel-Aviv grubu lider tamamladı. Freeland'in NBA yolcusu olmasından sonra pota altını Barcelona'nın 2 önemli uzunu Vazquez ve Perovic ile güçlendiren Unicaja Malaga 10 maçta aldığı 8 galibiyet ile normal sezonu gayet iyi geçirdi. Büyük bir küçülmeye giden Siena ise en fazla sayı atan, en iyi 3'lük yüzdesi, ligin en çok asist yapan ve an az top kaybeden 2. takımı olup asist/top kaybı oranında açık ara lider olarak ilk turu 5 galibiyet ile tamamladı. McIntyre ve McCalebb'in olduğu dönemlerdeki gibi takımın sürükleyicisi yine oyun kurucu olan Bobby Brown. Bu seneki wildcard'ı kapan ve gruptan çıkan son takım Alba Berlin ise Deon Thompson'ın şahane performansıyla ilk turu geçmeyi bildi. Gruptan çıkmayı başaramayan Fransız ekibi Elan-Chalon ise bu sezon ellerinde tutmayı başardığı Blake Schilb'i seneye takımda tutması çok zor olacak. Normal sezonun en kötü takımı ünvanı ise B grubunu son sırada tamamlayan Asseco Prokom'a gidiyor.


C Grubu: Geçtiğimiz yüzyılın son Avrupa Şampiyonu Zalgris Kaunas, son 12 senelik Euroleague periyodunda başarılı olamadı. Bu sene Joan Plaza ile sezona başlayan Kaunas, kadrosuna Litvanya milli takımının oyuncuları Lavrinovic kardeşler ve Kaukenas'ı katarak takım içindeki Litvanyalı çekirdeğin kalitesini yükseltti. Mevcut kadroya Darden, Jaaber, Lafayette ve Foote gibi eklemelerde yapan Zalgris normal sezonun ilk bölümünü namağlup şekilde geçmesi bir kenara, oynadığı basketbol ile tartışmasız Euroleague'in en iyi takımı görüntüsünde. Gruba kötü başlayan son şampiyon Olympiakos ise oynadığı son 7 maçı kazanarak grubu ikili averaj ile Zalgris'in gerisinde 2. sırada bitirdi. Geçen seneye göre rollerin çokta değişmediği Olympiakos'ta sezon içinde Dorsey'nin ayrılmasından sonra takıma Josh Powell katıldı. Şampiyonluğun kazanılmasından daha zor birşey varsa o da şampiyonluğu korumaktır. Geçen sene underdog konumdayken bu seneye son şampiyon olarak gelen Olympiakos'un bu yolda işinin zor olacağı kesin. Efes'in geçen sene en büyük sıkıntısı delici oyun kurucu eksikliğiydi ve Farmar ile bu eksiği kapatmışlardı. Farmar'ın ilk 3 maçı 19-7-7 ile geçmesi bir anda her sene otomatik koyulan F4 hedefinin belkide en net olası görüleni oluyordu. Fakat daha sonra Farmar being Farmar olması ve Efes'in yine takım olarak fiyat/performans açısından en diplere inmesi takımın geleceğinin sorgulanmasına yol açtı. Baskonia'da ise Ivanovic'in kovulmasından sonra herkes Neven Spahija hamlesi beklerken bir anda Zan Tabak'ın açıklanması şaşkınlık yaratsada, Tabak son 3 maçı kazanarak zor görülen top 16 biletini son anda kapmayı bildi. Milano tarafı ise Efes için değindiğim f/p oranında kesinlikle en dipte olan takımı. Tek tek kadrodaki oyunculara baktığımızda müthiş bir malzeme olduğu su götürmez fakat 2 senedir bu malzemeden yemek yapmayı beceremeyen Scariolo için ise kapı gözüktü. Zagreb ekibinin ise bu zorlu gruptan çıkması süpriz olacaktı ama çok çok düşük olsada son maça kadar şanslarını korumayı bildiler.


D Grubu: Bu grup için öngörülen gerçekleşti. Barcelona ve CSKA'nın alıp başını gideceği ve kalan 4 takımın aralarında bir grup olduğu ve ilk 2'nin çıkacağını söylüyorduk ve öyle oldu. İkili averaj ile CSKA'yı geçen Barcelona için bu gruptaki en büyük nüans Rusya deplasmanıydı sanırım. CSKA'yı deplasmanda 21 sayı farkla yenmeleri ileriki turlar ve takımın çıtası için belirleyici bir nokta oldu. 44 milyon euro ile Euroleague'in en pahalı takımı CSKA'da ise Kirilenko kaybına rağmen Messina'nın gelişi bu takımın tek hedefi olan şampiyonluk hedefi için en doğru isim olduğu tartışılmaz. Kalan 4'lüden 6 hedef maçının 5'ini kazanan Beşiktaş daha 3 hafta varken top 16'yı garantiledi. Top 16'da süpriz yapmak için yeterli silahları olmasada Ewing ve Nalga transferleri Beşiktaş için pozitif olacaktır. Takımın skoreri olması beklenen Christopher'ın vasatın altında kalması 3 numara bölgesinde bir ihtiyaç doğurduğunuda ekliyeyim. Grubun son biletini acayip anların olduğu son maçta kapan Brose ise top 16'daki 2 Alman takımından biri olucak. Uzatmalarda bileti Brose'ye kaybeden Vujosevic'in şu Partizan takımını top 16'da göremeyecek olmak beni çok üzdü. Kadrodaki en yaşlı oyuncuların 2 tane 88 doğumlu oyuncu olduğunu ve bunlarında çok süre almadığını düşünürsek 20-22 yaş arası oyuncular ile verilen mücadele ve son topa kadar top 16'yı yakalama şanslarının olması bu takıma büyük bir saygı kazandırdı. Alınan 2 Amerikalı oyuncudan Torey Thomas yerine vasat bir guard bile tercih etmiş olsalardı belkide top 16'ya adlarını yazdıracaklardı. Grubun en zayıf halkası Rytas ise sınırlı kadrosuna rağmen 2 galibiyetle bu seneki macerasını tamamladı.


Normal Sezon Ödül Töreni

MVP 

Vassilis Spanoulis 

En İyi 5

G Bobby Brown 
G Vassilis Spanoulis
F Sonny Weems 
F Deon Thompson
C Aaron Baynes

En İyi İkinci 5

G Zoran Planinic
G Dimitris Diamantidis
F Blake Schilb
F Viktor Khryapa
C Shawn James

En Çok Gelişme Gösteren 3 Oyuncu

1. Deon Thompson
2. Pietro Aradori
3. Vladimir Lucic 

En İyi 3 Savunmacı

1. Viktor Khryapa
2. Stephane Lasme
3. Ricky Hickman

En İyi Koç

Joan Plaza

...............................................................................................................................................................................................


  1. Geçen sene maçların büyük bölümü çarşamba ve perşembe oynansada, çok çok az bir kısmı cuma oynandı.
  2. Khimki evinde en son 2010-2011 Euroleague normal sezonu 4. maçında Maccabi Tel-Aviv'e kaybetti.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder